Kirli ittifak finale koşuyor

  • Tarık Ziya
  • Tarık Ziya
    18 Ağu 2017 13:03
    Maocu cepheden olduğunu saklamayan, fakat Türkiye’de iktidar değiştiğinde, “Recep Tayyip Erdoğan’a aşığım.” demekten de geri durmayan işadamı Ethem Sancak’ın gazete ve televizyonları satması sıradan bir devir işlemi olamaz. 

    Mehmet Emin Karamehmet’in medya grubunu üç kuruş ödemeden alan Sancak, bu kıyağı unutmuş olamaz. Yani Saray’ın daha fazla borazana ihtiyaç duyacağı tek adam rejiminde basın odasında olmamak Sancak için büyük kayıp. 

    SANCAK’A KALSA SATMAZDI

    Zira gazete ve televizyonların senelik 40-50 milyon lira zararını sineye çekerken diğer tarafta BMC, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden 529 zırhlı taşıt (Kirpi) siparişi birden alır. Bir koyup on almaktan niye vazgeçsin ki! Ona kalsa bir eli yağda bir eli balda bu düzeni devam ettirirdi. Emir yüksek mevkilerden gelince kendisi hakkında gereğini yaptı. 

    Mayısta Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanlığı unvanını resmen geri alan Erdoğan, ‘tek adam’ rejiminin son taşlarını döşüyor. Zemin ayaklarının altından kaymadan müttefikleri ile hızlı hareket etmek mecburiyetinde.

    SU AYNI KALACAK, HAVUZDAKİLER DEĞİŞECEK

    Havuzdaki su aynı kalacak, sadece daha sadık kimselerle yola devam edecek. Sancak ağzı ile kuş tutsa böyle bir payeye erişemez. Has dairenin dışında kalmak kaydı ile yine iktidar nimetlerinden müstefid olmaya devam edecek. 

    Has dairedekilerin kimler olacağını merak edenler, Erdoğan’ı 17/25 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması’ndan kurtaranlara ve 15 Temmuz 2016’da onlarca masumun ölmesi pahasına Darbe Tiyatrosu tertip edenlerin kim olduğuna bakmalı. 

    Erdoğan’ın müttefiklerine verdiği sözleri tutmasının vakti geldi de geçiyor bile. Metal yorgunluğu tarifi tasfiyenin bahanesi. Yoksa ne AKP’nin kuruluş ilkeleri kaldı ne de o ilkelere sahip çıkacak bir irade. Medyadan başladılar. AKP teşkilatları ve genel merkezi ile devam edecekler tasfiyelere.

    ZARRAB NİYE ABD’DE TUTUKLU?

    Reza Zarrab ile suç ortağı Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ABD’de 75 sene hapis talebi ile yargılanmasına mukabil aynı dosyadan Türkiye’de tek kişinin bile hesap vermediğini, bilakis operasyonu yapan polislerin üç senedir hapishanede tutulduğunu unutmayın. 

    Dolayısıyla Türkiye’nin son üç-dört senesinde dönen dolaplar ortaya çıkarılmadan akla kara birbirinden ayırt edilemez. 

    İşte Erdoğan’ı kollayan o ekip yavaş yavaş kendi adamlarını medyadan bürokrasiye, alt mahkemelerden yüksek yargıya kadar hemen her kademeye yerleştirmeye başladı. 

    ÜMRANİYE BOMBACISI, ERDOĞAN’IN GİZLİ KASASI, FEDAİSİ!

    Sancak’ın medya grubunu devrettiği Hasan Yeşildağ, aslen Rizeli. Erdoğan 1998’de Pınarhisar Cezaevi’ne girdiğinde sahte çek suçundan Yeşildağ da içeri girmişti. Erdoğan’a cezaevindeyken korumalık yapan Yeşildağ, iş hayatının miladı olarak Erdoğan için cezaevine girdiği günü gösteriyor. 12 Eylül 1980 evvelinde ‘Ümraniye Bombacısı’ olduğu da iddia edilmişti. 

    Hali hazırda İstanbul Boğazı’na nazır tepede bulunan Ulus Park’ın sahibi olan Yeşildağ’ı bakın Sabah Yazarı Mahmut Övür 11 sene evvel yine Sabah gazetesindeki köşesinde nasıl anlatıyor: “Başbakan’ın gizli kasası Hasan Yeşildağ. Her gün gizli gizli görüşme yapıyorlar. Mehmet Ali Ağca'nın suç ortağı Hasan Yeşildağ, Kartal’da beraberlerdi.” 

    Bugün Saray’dan gelen notları şevkle yazan Övür, Gazeteci Abdi İpekçi’yi öldüren Mehmet Ali Ağca ile Yeşildağ’ın ortak olduğunu belirtiyor. Akabinde Yeşildağ’ın Erdoğan’ın gizli kasası olduğunu yazıyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil.  

    FLAŞ BELLEĞİ HABER YAPMAK YERİNE 11 SENE SAKLAYAN TUNCAY ÖZKAN BUNLARI SAKLAMAMIŞ

    CHP Milletvekili Tuncay Özkan da Milliyet’de yazdığı dönemde Yeşildağ-Erdoğan ilişkisini bütün teferruatı ile anlatmıştı: “Tayyip, dört aylık tatilini pardon cezasını tamamlamak için Pınarhisar Cezaevini seçmeden önce, Hasan Yeşildağ basit bir çek suçu için aldığı beş buçuk aylık cezayı Pınarhisar Cezaevi’nde geçirmek maskesiyle buraya yerleşiyordu. Önce Pınarhisar’dan sekiz tane ev kiralanıyor, buralara güvenilir isimler yerleştiriliyordu. İlçe girişindeki benzinlik kameralarla donatılıyor, böylece ilçeye giriş ve çıkış kontrol altına alınıyordu.” 

    ERDOĞAN, HAPİSTE CEP TELEFONU İLE GÖRÜŞÜYORDU

    Devamında da şunları yazıyor Özkan: “Cezaevindeki mahkûmların birçoğu başka cezaevlerine naklediliyor, cezaevi baştan aşağı yeniden tefriş ediliyordu. Yerlere halılar seriliyor, pencerelere perdeler asılıyor, Tayyip kendini evinde sansın, alıştığı nimetlerinden eksik kalmasın diye her türlü konfor sağlanıyordu. Her yana, her köşeye kameralar yerleştiriliyor, silahlı adamlar dört tarafa konuşlandırılarak çok sıkı bir koruma yapılıyordu. Cep telefonu masasından eksik olmayan Tayyip’in görüşme trafiğini de Hasan Yeşildağ organize ediyordu.”

    Aynı isimler bugün Erdoğan’ın yanında. Sanki bu satırları Övür ya da Özkan yazmamış. Kullanışlı kalem olmak kolay değil tabii…

    CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu da hapse atabilirlerse sıra AKP’ye gelecek. 

    Metal yorgunluğuna bakalım ne iyi geliyormuş? 
    18 Ağu 2017 13:03