Trump her an yeni sürpriz yapabilir... İlişkiler bakanın gidişiyle nasıl etkilenir?

Gazeteci Adem Yavuz Arslan ABD dışişleri bakanının değişmesiyle ilişkilerin alacağı seyri Trump'un gel-git'li tavırlarıyla birlikte ele alınması gerektiğini söylüyor.
Tr724'de yayınlanan yazının ilgili bölümü şöyle:

(...)
ABD kendi içinde enteresan bir süreci yaşıyor.

Beyaz Saray’da egosu zirvede, birçok konuda fikri bile olmayan, hiçbir danışmanını dinlemeyen, en yakınındaki insanları bile kısa sürede ‘kaçıran’ sıradışı bir başkan var.

Güne tweet atarak başlıyor ve ilerleyen saatlerde danışmanlarının bile ilk kez duyduğu açıklamalar yapabiliyor.

ABD’nin adeta kutsadığı ifade ve basın özgürlüğüne, yargı bağımsızlığına pervasızca savaş açabiliyor.

Dahası ‘ömür boyu başkanlık olsa fena olmaz’ gibi fikirleri rahatlıkla ifade edebiliyor.

Kısacası Beyaz Saray’da her şeyi herkesten iyi bildiğini düşünen birisi var ve ‘yarın ne yapacağı’ konusunda kimsenin fikri yok.

Beyaz Saray’ın Dışişleri ve Pentagon ile koordinasyonu da eksik.

O yüzden ABD ile ilgili analiz-projeksiyon yaparken temkinli olmakta fayda var. Trump’lı Amerika’da her şey mümkün.

BU DEĞİŞİKLİKLER NE ANLAMA GELİYOR?

Yazımın ilk versiyonunda Dışişleri Bakanı Tillerson’un istifasının beklendiğini anlatmıştım.

Dediğim gibi yazı daha yayınlanmadan Tillerson gitti. Yerine CIA direktörü Mike Pompeo geldi.

Bu gelişme Trump’ın ‘ne kadar öngörülemez’ olduğunu teyit etmiş oldu. Sonuçta Amerikan sistemi içinde Dışişleri Bakanlığı çok kritik bir konum ve o koltukta kimin oturduğu sadece ABD’nin meselesi değil.

Tillerson’un bu şekilde görevden alınması başta Türkiye olmak üzere birçok ülkeyi yakından etkileyecek. Yarım kalan müzakereler bir yana, bu saatten sonra ABD’li muhatapları ile bir araya gelen her siyasetçi ‘Acaba bir sonraki görüşmede bu isim koltuğunda olacak mı?’ şüphesinden kendini alamayacak.

Özel sektörden gelen ve daha liberal fikirleri olan Tillerson’un yerine eski bir asker ve hayli ‘şahin’ görünümlü Mike Pompeo’nun gelmesi ise Trump’ın izleyeceği yeni dış politika hakkında fikir verebilir.

Pompeo başta İran olmak üzere birçok konuda radikal fikirlere sahip. Trump ile daha uyumlu çalışacağı kesin. Hele hele ulusal güvenlik danışmanlığına McMaster’in yerine John Bolton da gelirse çok agresif bir Beyaz Saray ile karşı karşıya kalacağız. Pompeo’nun Türkiye ile ilgili fikirleri de Erdoğan’ı pek memnun etmeyecek gibi. Çünkü Pompeo’ya göre Türkiye ‘totaliter bir İslamcı diktatörlük’.

Pompeo ‘hayati bilgiler elde edilecekse işkence yapılabilir’ demesiyle çok tartışılan bir isimdi. Yerine ise yine adı işkenceyle gündeme gelen Gina Haspel getirildi. Haspel uzun yıllardır CIA’de çalışan bir isim. Özellikle gizlice insan kaçırma ve sorgulama gibi ‘örtülü programların’ koordinatörü olarak biliniyor. Haspel, CIA’nin Tayland’da kurduğu ilk ‘deniz aşırı tutuklama merkezi’nin mimarı olarak gösteriliyor. Hatta Haspel hakkında buradaki işkence iddiaları nedeniyle bazı ülkelerde tutuklama kararı çıkarıldığı iddiaları bile mevcut.

Sonuç olarak daha radikal bir ABD dış politikası göreceğiz.

Bu durum Türkiye’nin de içinde olduğu bir dizi ülkeyi birinci dereceden etkileyecek.

Dahası bu kadar kritik bir süreçte Türk-Amerikan ilişkileri ‘hiç olmadığı kadar kötü’.

Üstelik Trump’lı Amerika’da her şey mümkün.
14 Mart 2018 11:41
DİĞER HABERLER