'Kelime-i Tayyibe Şecere-i Tayyibe'

''İyilik kalıcıdır, kötülük onu sıkıştırsa da, yoluna engel olsa da ölmez, solmaz. Kötülük ise uzun süre yaşayamaz. İçine karışmış kimi iyilik kalıntıları yok olana kadar yaşayabilir. Zaten saf kötülük çok az bulunabilir. ''
Safvet Senih / samanyoluhaber.com

Kelimelerin bir ağaca benzediğini ifade eden Kur’an-ı Hakim’de şöyle buyuruluyor: “Görmedin mi Allah nasıl bir temsil getirdi: Güzel söz, kökü yerin derinliklerinde sâbit, dalları ise, göğe doğru yükselmiş bir ağaç gibidir ki, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir.  Düşünüp ders çıkarsınlar diye Allah insanlara böyle temsiller getirir.” (İbrahim Suresi, 14/24-25) 

Prof. Dr. Suat Yıldırım Hocamız diyor ki: “Burada İMAN, güzel bir ağaca benzetilmiştir. Bir ağacın damarları gövdesi, dalları, meyveleri vardır. İman ağacının DAMARLARI ilim, marifet ve yakindir. GÖVDESİ ihlastır. DALLARI  iyi işler ve davranışlar, MEYVELERİ ise güzel işlerin gerektirdiği temiz huylar, güzel hasletlerdir. Bir ağacın canlılığını sürdürmesi için sulanıp bakılması gerektiği gibi iman ağacı da ilim, iyi işler, tefekkür ile gözetilmezse, o da kuruma tehlikesine maruz kalır. Bir hadiste Hz. Peygamber (S.A.S.): ‘Elbise nasıl yıpranırsa, kalpteki iman da öylece yıpranıp eskir. O halde, imanınızı daima tazeleyin.’ buyurmuştur. İbadetlere vakti vaktine devam, bu bakımı sağlar.”

Kötü söz de yine ağaca benzetiliyor: “Kötü söz ise, gövdesi toprağın üstünden kolayca çıkarılabilen, kökleşip yerleşmeyen değersiz kararsız bir ağaca benzer.” (14/26)

“Allah iman edenleri hem dünyada hem âhirette o sâbit söz üzerinde sağlam bir şekilde tutar. Zâlimleri ise, şaşırtır. Allah elbette dilediğini yapar. Allah’ın nimetine bedel, inkâr ve nankörlüğü tercih edenleri, ayrıca kendi halklarını da helâk yurduna, cehenneme, sürükleyenleri görmedin mi? Onların hepsi oraya girecekler. Cehennem ne kötü bir yerleşim yeridir.!” (İbrahim Suresi, 14/27-29)

Fî Zılâl tefsirinde mesele şöyle ele alınıyor: “Kökü sağlam, dalları göklere tırmanan güzel bir ağaca benzeyen güzel söz ile dik duramayan  ve kökü yerden kesilmiş iğrenç bir ağaca benzeyen iğrenç sözün oluşturduğu sahne, genelde sûrenin atmosferinden, peygamberler ile onları yalanlayanların hikayesinden, özelden de her iki grubun akıbetinden alınmış bir sahnedir. Burada peygamberlik ağacı ve bu ağaca yansımış peygamberlerin babası Hz. İbrahim’in (a.) gölgesi net bir şekilde görülmektedir. Bu ağaç her dönemde güzel ve tatlı meyveleri vermektedir… Peygamberlerden biridir bu meyve… İman, iyilik ve canlılık meyvesini vermektedir.

“Fakat bu örnek, surenin ve surede ele alınan hikayenin atmosferi ile uyuşmakla birlikte, bundan daha engin ufukları, daha geniş bir alanı, daha derin bir gerçeği ifade etmektedir.

“Hiç şüphesiz güzel söz, yani gerçek söz, tıpkı güzel bir ağaç gibidir. Sağlam, görkemli ve bol meyvelidir. Sağlamdır, kasırgalar ne kadar amansız olurlarsa olsunlar onu yerinden sökemez. Batıl rüzgarları onu sarsamaz. Azgınların sapkınların balyozları onu etkilemez. Kimi dönemlerde bazılarınca yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı zannedilse bile sağlamdır, uludur. Kötülükten, zulümden ve azgınlıktan hep yüksektir.  Kimi zamanlar onun batıl tarafından yerinden sökülüp boşluğa atıldığı sanılsa bile meyvesi vermeye devam eder. Bu ağaç ve meyveleri hiç eksik olmaz. Çünkü bu ağacın tohumları gün geçtikçe ruhlarda yeşermektedir.
“Aynı şekilde iğrenç söz, yani bâtıl söz, tıpkı iğrenç bir ağaç gibidir. Kabarır, yükselir, dal-budak salar. Bu yüzden bazı insanlar onun güzel ağaçtan daha iri, daha güçlü olduğunu sanabilirler. Hatta toprağın dışındadır. Onun bu görkemi geçici bir süre içindir, sonra tekrar yere yıkılacaktır. Sağlamlığı, kalıcılığı söz konusu değildir. 

“Bunlar sadece birer örnek değildirler. Sırf iyileri desteklemek, onları yüreklendirmek maksadına yönelik olarak söylenmiş sözler değildir bunlar. Kimi dönemlerde gerçekleşmesi gecikse de hayatta yaşanan realitedir bu.

“İyilik kalıcıdır, kötülük onu sıkıştırsa da, yoluna engel olsa da ölmez, solmaz. Kötülük ise uzun süre yaşayamaz. İçine karışmış kimi iyilik kalıntıları yok olana kadar yaşayabilir. Zaten saf kötülük çok az bulunabilir. İçindeki kimi iyilik kalıntıları yok olunca, kötülük de yok olup gider. Geride bir şey kalmaz. Bu durumda muhteşem ve üstün gibi görünse de içten içe yok oluyor, dağılıp gidiyordur. Unutulmamalıdır ki, iyiliğin karşılığı iyilik, kötülüğün karşılığı da kötülüktür.”

Risale-i Nurlar da ana kitaplar olarak, Sözler, Mektubat, Lem’alar ve Şualardır. Hepsinin anası Sözler’dir. Yani kelimeler yani kelime-i tayyibelerdir. Bilhassa Yirmi Dördüncü Söz’de bu çok belirgindir: “Yirmi Dördüncü Söz… Şu Söz ‘Beş Dal’dır. Dördüncü Dal’a dikkat et. Beşinci Dal’a yapış çık, meyvelerini kopar al.” diye başlar. Hatta 54 kişilik İzmir Mahkemesinde, Nur Davasında, 1971’de savcı Nurettin Soyer bu ifadeleri mahkemeye takdim ettiği iddianameden okumuş sonra da oradaki Kur’anî eşbihi  kavrayamadığı için,  “İnsanı deliye çeviren ifadeler!” demişti…

Aslında Kur’an-ı Kerime göre kainat bir kitap, olup bitenler icraat-ı İlahî noktasından birer âyet, Allah’ın yarattığı her bir sanat eseri de birer kelimedir: Bakınız, Bediüzzaman Hazretleri “De ki: ‘Rabbimin kelimelerini yazmak için en büyük okyanus mürekkeb olsaydı, hatta onun bir mislini de takviye gönderseydik, bunlar biter tükenirdi, Rabbinin sözleri yine de bitmez.” (Kehf Suresi, 18/109) âyetini beş bölümde ele alırken, beşincisinde şöyle diyor: “Nasıl ki, Kelâm sıfatının kelimeleri var. Öyle de Kudretin de mücessem kelimeleri var; İlmin de hikmetli kaderi kelimeleri var ki, bütün mevcudattır. Bilhassa canlı varlıklar, özellikle küçük mahluklar, herbiri birer Rabbanî kelimedir ki, Mütekellim-i Ezelî olan Cenab-ı Hakkın varlığına, kelâmdan daha kuvvetli bir surette işaret eder. Onların adedini denizler mürekkep olsa bitiremezler, demek olduğu mânasına dahi şu âyet-i kerime remzen bakıyor.”
Kur’an-ı Hakîm’in ifadelerin derinlik ve enginliğini anlamaya gayret edelim ki, ufkumuz genişlesin, gönlümüz iman şevkiyle kalbimiz de itminan ile dolup taşsın… 

13 Haziran 2018 14:02
DİĞER HABERLER