İşte İnsanları batıran en büyük tehlike

Fethullah Gülen Hocaefendi, haftanın Bamteli sohbetinde 'Her mümin, her canlının hakkını gözetip bütün varlığa rahmet nazarıyla bakmalıyken, bugün müslümanlığın temsilcisi olduğunu iddia eden bazı kimseler karıncaya basmaz masum insanları yok etme peşinde koşuyorlar.' dedi

Fethullah Gülen Hocaefendi, haftanın Bamteli sohbetinde şunları söyledi
İnsanları hor görme, hakir görme, küçük görme; bunlar, aynı zamanda kendini büyük görmenin ifadesidir. Bazen ferdî enâniyetler şeklinde kendini gösterir; daha ileriye götürülürse mesele, insan bir egoizm âbidesi, egosantrizm âbidesi hâline gelir. Bazen de âidiyet mülahazasına takılır. “Benim yolum, benim yöntemim, benim pîrim, benim şeyhim, benim üstadım, benim mürşidim, benim cemaatim, benim câmiam, benim halkam!…” mülahazaları hep o olumsuz şeytanî duyguyu besleyen, o istikamette sinyaller halinde insanın dimağına gelip otağını kuran şeytânî düşüncelerdir. Ve bunlar, insanı batıran faktörlerdir.

Aslında insan, hiçbir kimseyi küçük görmemeli.. bütün insanlara, İslamî vasıfları açısından bakmalı.. “Falan, bana, bu vasıfları itibariyle fâik geliyor!” demeli. Belki aynı dinî değerlere inanmıyor ama fevkalade merhametli; bir yönüyle sizin dertlerinizi duyduğu zaman gözleri doluyor, kalbi tir tir titriyor. “Demek müslüman sıfatları var onda; işte bu, bu noktada, münhasıran, benim önümde yürüyor.”

Bir de, öyleleri var ki, mü’min geçiniyor ama insanı, hayvan seviyesinde bile görmüyor. “Bunlar yok olmalı!” diyor; “Bunların yok edilmesi -bir yönüyle- bir vazifedir, bir sorumluluktur!” falan diyor. Bağışlayın, zannediyorum sizler, biti/pireyi -Özür dilerim, bit/pire tabirini kullandım.- o kadar hakir görmüyorsunuzdur. Biraz evvel şadırvanın etrafını temizlerken, bazı arkadaşlarımız, oradan, kaç tane sineği, sinek türü şeyleri, karıncayı, karınca türü şeyleri veya benzer haşereleri “Aman suda boğulmasın!” diye ellerini uzatarak çıkardı, kenara koydular. İşte bu, mü’min sıfatıdır. Bir karıncaya basmama, en küçük bir canlıyı bile hafife almama… Onlar, tabiatın içinde Cenâb-ı Hakk’a ait değişik Esmâ ve Sıfât-ı Sübhâniye’nin aynaları, mecâlîsidir; dolayısıyla onların da var olma, yaşama hakları vardır. Ve aynı zamanda -modern ifadesiyle- Ekosistem açısından da onlar lüzumlu birer unsurdur; onlar ile her şey tamam oluyor. Onlara kıymaya hakkınız yok. Bu açıdan da bilerek bir karıncaya basmaya hakkınız yok!..

17 Temmuz 2018 10:01
DİĞER HABERLER