Erdoğan ile Ergenekon çatışır mı?

Ergenekoncu-ulusalcı ekip farklı zamanlarda farklı isimlerle güya “millet için, millete rağmen” operasyonlar yaptı ve iktidarlara ayar verdi, devletin kodlarıyla oynadı. Devleti kendi çizgisinde tutmaya, toplumu yönlendirmeye çalıştı.

Doç. Dr. MAHMUT AKPINAR - TR724.COM

Erdoğan çok  iyi bir oyuncu. Siyasetin kurdu. Manevra kabiliyeti çok iyi. Kendisine sadakat bağı (çıkarla, makamla, tehditle,  vb) kurduğu kesimleri müthiş koordine ediyor, yönlendiriyor. Bu konuda devletin tüm imkanlarını sınır, kural, ilke tanımadan kullanıyor. Bazıları menfaatini yitirmemek için, bazıları korku ve kaygısından Erdoğan’a biatını sürdürüyor. Tabanı akıl ve mantık dışı konularda, (varsa) ilkeleriyle çelişen durumlarda bile Erdoğan’ın söylemlerini meşrulaştırıp bir şekilde izah edebiliyorlar. Oluşturduğu medya ve satın aldığı kişiler, kontrol ettiği yargı, mafyatik araç haline getirilen kolluk kitleleri gütme konusunda ona imkan hazırlıyor. Havuz yazarları, AKP’nin naylon aydınları aynı günde bir kaç defa dönmek, tükürdüklerini yalamak zorunda kalıyorlar. Bu yola bir defa girince yalancı-yamacı hikayesindeki yamacı rolünü oynama dışında seçenek kalmıyor kendilerine. Biraz farklı düşünenler ve ses verenler aleme ibret olacak şekilde cezalandırılıyor. Kitle psikolojisinin etkisiyle geri kalanlar siniyor, susuyor, pusuyor.


 
Erdoğan özellikle milliyetçi-muhafazakar kesim üzerinde etkili güçlü bir figür. Dini ve milli duyarlılıkları harika istismar ediyor. Halkın bam telini biliyor. Güzel Kur’an okuyor, her yerde cami açıyor. Toplumun özlemlerini, beklentilerini tespit edip ona göre davranmakta üstüne yok. Eğitimli, dünya görmüş insanlara itici ve banal gelse de kitleler için Erdoğan karizmatik bir lider. Fakat Erdoğan yalnız adam, tek başına. Ergenekon ise sistematik çalışan yapılanma. Ergenekon bir lider hareketi değil, bir kadro hareketi. Onların da sınırları, ilkeleri yok. Hedeflerine ulaşmak için cinayet, sabotaj, katliam dahil her şeyi yaparlar. Ergenekon’un köklerini İttihatçılara kadar götürürseniz 100 yılı aşkın süredir operasyonel kabiliyete, militer ve paramiliter tecrübeye sahipler. Ergenekon her dönemde her seviyede yetişmiş insana, önemli rütbede askerlere, bürokratlara, yargıçlara sahip olmuş ve bunları örgütlü ve etkili kullanabilmiş bir yapı. Ergenekoncular devetin içinde organize ve senkronize hareket edebildikleri gibi toplumu maniple edecek, kaos kargaşa çıkaracak paramiliter yapıları, suç örgütlerini de kolayca kullanır. Kurumsal bir hafızaya ve sistematik işleyişe sahip bu derin yapı sık sık devlete, topluma balans ayarları yaptı. Ordu en güçlü ve etkili oldukları kurumdu. Bu nedenle yıllarca TSK üzerinden millete, siyasete baskı uyguladılar. Üst yargı organlarında bu yapıyı koruyan ve yaptıklarını meşrulaştıran etkili yargıçlar hep oldu. Yazar, gazeteci, aydın, akademisyen kılığında toplum içinde etkili propagandistleri vardı ve ihtiyaca göre bunları kullandılar. Erdoğan kendisi ve çıkarcı çevresi için toplumun inanç ve değerlerini istismara dayalı günübirlik siyaset izlerken, Ergenekoncular bir hedef etrafında biraraya gelen, nispeten iyi yetişmiş kişilerden oluşan ve uzun erimli planları olan bir kadro hareketidir. Erdoğan kısa mesafa koşucusudur; Ergenekon maratoncu. Erdoğan her yöne dönebilen, manevra kabiliyeti yüksek fiyakalı bir binek aracıdır. Ona binilir ve hedefe varınca inilir. Ergenekon ise tank gibi etkili ve tahrip edicidir. Ağır gider ama yol alır. Taktik olarak yönü değişse de stratejik hedefi değişmez. Erdoğan gibi konjoktörel düşünmez, taktik hareketlere takılmaz, sabırla, uzun erimli hedefine yürür. Erdoğan patlayınca Erdoğanizm patlar, itibarsızlaşır; ama Ergenekoncular yolculuğuna devam eder.

Ergenekoncu-ulusalcı ekip farklı zamanlarda farklı isimlerle güya “millet için, millete rağmen” operasyonlar yaptı ve iktidarlara ayar verdi, devletin kodlarıyla oynadı. Devleti kendi çizgisinde tutmaya, toplumu yönlendirmeye çalıştı. Daha önce Ergenekoncuların asla geçemeyecekleri kırmızı çizgiler, sınırlar vardı. Zira millet dindardı, muhafazakardı. Milletin duyarlılıkları onların emellerini sınırlandırıyordu. O nedenle 28 Şubat’ta bile geri adım atmak zorunda kaldılar. Ama Erdoğan, Ululsalcı/Ergenekoncu yapıya müthiş imkanlar sundu. Önlerindeki bariyerleri kaldırdı. 17/25 sonrası Erdoğan’ın mecburiyeti üzerine kurulan işbirliği Ergenekonculara hayal dahi edemeyecekleri operasyon fırsatları verdi. Vizyonda olan, iktidar imkanlarını kullanan Erdoğan’ın (sözde) dindar/muhafazakar kimliği, hitabeti, halk üzerindeki etkisi Ergenekonculara devlet içindeki hasımlarını tasfiyede çok yardımcı oldu. Bu nedenle bu ekibin karanlık adamlarından biri: “Erdoğan bir süre daha görevde kalmalı, yapacakları var” diyor. 17/25 sonrası oluşan ortamda Ergenekoncular orduyu, yargıyı, bürokrasiyi, medyayı, hasılı her alanı kendilerine göre dizayn ettiler. Rakiplerini tasfiye etti, Ergenekon-Balyoz davalarında emekli edilen tüm elemanlarını önemli noktalara taşıdılar. Görüntüde Erdoğan olduğu için muhafazakarlar din-inanç-değerler aleyhine yapılanları görmedi. Zira dindarlar Erdoğan’a güveniyordu ve yaptıklarında hikmet arıyordu. Oysa Ergenekoncular Erdoğan’ın yaptıklarının 1/10’unu kendileri yaptığında müthiş tepki çekeceklerinin farkındaydı. Erdoğan’ı kendi hedefleri için bir koçbaşı olarak çok iyi kullandılar. Hayallerinin ötesinde şeyler başardı, engel olabilecek tüm kesimleri sindirdi, hapislere doldurdu, etkisizleştirdiler.

Erdoğan 17/25’le dara girince Ergenekonla uzlaştı. Sonra ortak düşman Cemaate karşı harekete geçtiler. Cemaat Ergenekon için stratejik hedefti, yok edilmesi gereken düşmandı. Zira onların hareket alanını daraltıyor, oyunlarını bozuyor, sofistike stratejilerini açık ediyordu. Ergenekon ve Balyoz Davalarını Cemaate mal ettikleri için ağır bir intikam planlıyorlardı. Erdoğan’ın sıkışmışlığı onlara bu fırsatı sundu ve kendilerince bunu çok da iyi değerlendirdiler.

Ayrıca Ergenekoncu Derin yapılar Erdoğan eliyle:

Kürt siyasetçileri ve aydınları hapislere doldurdu, bölgede yeniden 1990’lardaki güçlerine ve karanlık işlerine döndüler
Onları sorgulayan, faşizan yönlerini ortaya koyan liberal kesimlerden intikam aldılar. Liberal iş adamlarını hizaya getirdi, aydınları ya hapislere doldurdu veya kaçmak zorunda bıraktılar. Meydan çakma solculara, sahte liberallere yani Ergenekon güdümlü kişilere kaldı.
CHP’yi uysal muhalif haline getirdi, projelerinin parçası, Erdoğan’ın kuyruğu yaptılar. Parti içinceki elemanlarını Kılıçdaroğlu üzerinde sopa gibi kullandılar. Kendi çizgilerinde olmayan sol aydınları AKP eliyle cezalandırdılar. İnsan haklarını, emeği savunan kimse bırakmadılar. Ortalık işkenceyi savunan, faşizan reflekslere sahip, çevrecilikten habersiz, işçi haklarını yok sayan solcumsulara kaldı.
MHP, Ergenekon-Erdoğan ortaklığının mutlak payandası, savunucusu haline geldi. Ergenekon MHP üzerinden iktidara ortak oldu, bürokratik kazanımlar, konumlar elde etti. Güya MHP’ye alternatif olarak ortaya çıkan İYİ Parti Ergenekoncu-Ululsacıları toplayan bir çatı partiye dönüştü.
Ergenekoncuların öteden beri tehdit ve tehlike olarak gördüğü, ehlileştirmek istediği cemaatler, tarikatler, sivil dini organizasyonlar AKP eliyle dünyevileştirildi, ehlileştirildi. Hepsi devlete, güce mutlak biat eder hale getirildi. Tek Parti döneminden bu tarafa sürdürülen, Ergenekoncuların temel stratejisi olan dinin devlet kontrolünde olması gerektiği tezi Diyanet güçlendirilerek ve cemaatler devlete bağımlı, biatli hale getirilerek sağlanmış oldu.
Ergenekoncu-ululsacı derin yapıların her dönem kullandığı suç şebekeleri, mafya örgütlenmeleri bu dönemde müthiş hareket alanı buldu. Mafya liderleri “itibarlı” hale geldi, belinde silahla haraç almaya devam etti. Son dönemde MHP üzerinden tasarladıkları afla tüm suç şebekelerini dışarıya salmak, puslu havalarda çok işlerine yarayan suç örgütlerine tam serbestlik getirmek istiyorlar.
Ana akım medya, şöhretli yazarlar, derin ilişkileri sorgulama potansiyelindeki bütün sivil kuruluşlar, meslek örgütleri kontrol altına alındı. Cumhuriyete dahi operasyon yapılıp ulusalcılara teslim edildi. Spor kulüpleri dahil herkes bir şekilde milliyetçi, devletçi çizgiye çekildi. Devleti yüceltme yaygınlaştı. Devletin uygulamalarına karşı çıkanlar, farklı düşünenler şeytanlaştırıldı. Böylece toplumda Ergenekoncu/ulusalcı zihniyete doğru kayma yaşandı.


Peki, bu ortaklık ne kadar daha sürer? Ortada birbirini sevmeyen ama kazan-kazan sistemiyle çalışan iki kesim var. Çatışma, vuruşma kaçınılmaz görünüyor. Bu ne zaman vuku bulur?

Ergenekoncuların hala Erdoğan’ın siyasi karizmasına, gücüne ihtiyacı var. Faturanın Erdoğan’a kesildiği, davulun O’nun boynunda, tokmağın kendi ellerinde olduğu verimli bir işbirliği yürüyor. Fakat dananın kuyruğu er-geç kopacak ve bu zoraki aşk bir çatışmayla, ayrılıkla sonlanacak. Ergenekoncular sabırlıdırlar; olayların olgunlaşmasını, bazı şeylerin zamanının gelmesini beklerler. Erdoğan ülkenin tüm kaynaklarını, imkanlarını hoyratça tüketiyor, harcıyor, çarçur ediyor. Böylesi bir israfa hiçbir zengin ülke dayanamaz. Er-geç kötü uygulamalar millete yansıyacak ve toplumun canını yakacak. İşsizlik, enflasyon zirve yapacak. Ekonomik kriz herkes tarafından ağır şekilde hissedilecek. Bir işbirliği olsa da iktidar yetkisini ve sorumluluğunu Erdoğan taşıdığı için eleştiriler ona yönelecek. Zamanla şikayetler memnuniyetsizlikler zirve yapacak. Kendi kitlesi dahi Erdoğan’a homurdanmaya başlayacak. Ergenekon, Erdoğan meşruiyetini yitirdiğinde, sorgulamalar arttığında, toplum desteği kalmadığında harekete geçmeyi isteyecektir. Toplum ve devlet içinde Ergenekon’un uyuyan hücreleri hala devam ettiği, Ergenekon-Balyoz davaları döneminde bile onlara dokunulmadığı için (Beyaz-siyah kuvvetler, silahlı paramiliter gruplar, güdümlü aydınlar ve gazeteciler vb) toplumsal desteği kaybedince Erdoğan’ı devirmek derin yapılar için zor olmayacaktır.

Erdoğan bunu bildiği için kendi paramiliter gruplarını oluşturmaya çalışıyor. Partizanlarını silahlandırıyor. Osmanlı Ocakları’yla ve SADAT tipi yapılarla o günlere hazırlık yapıyor. Ergenekoncuların yargıdaki, ordudaki etkisini kırmak için hormonlu bir şekilde parti teşkilatlarından niteliksiz gençleri yargıya, orduya, bürokrasiye dolduruyor. Erdoğan muhafazakar kitlenin oy desteğiyle ayakta duruyor. Cemaatler ve tarikatler bu desteğin önemli kısmını oluşturuyor. Ergenekoncu ortakları “cemaatlerin, tarikatların kökünü kazıyacağız” dese de, siyasal İslamcılar cemaat/tarikat yapılarını asla sevmese de pragmatizmin üstadı Erdoğan’ın bu kitleye ihtiyacı sürüyor. Cemaatlere dokunulmamasının altında bu hesap var. Ergenekoncuların planlarına AKP şimdilik mani oluyor.



Ergenekoncular suyun içinde eylemsiz duran timsah gibi avın önüne gelmesini, ortalığın karışmasını ve suyun bulanmasını bekliyor. Bu ortam oluştuğunda harekete geçmek ve Erdoğan’ın hakkından gelmek isteyecektir.

Bazıları “iyi olur, gelsin!” diyebilir. Zulme, haksızlıklara, otoriterleşmeye suskun kalan, hatta destek veren diğer kesimlerin de bazı şeyleri yaşamasını isteyebilir. Ben finalin Erdoğan-Ergenekon çatışmasıyla bitmesinin herkes için, bütün ülke için felaket olacağını düşünüyorum. Mazaallah ülke bir iç savaşa sürüklenir ve Suriye’den beter hale gelebilir. O nedenle Erdoğan’ın Ergenekon eliyle değil –mümkün olsa- demokratik yollarla, suhuletle gitmesi tüm taraflar için en iyisi. Erdoğan’ın alternatifi Ergenekon olacaksa ülke cehennem kalmaya devam edecek demektir.

Her ne kadar demokrasi kayboldu, serbest seçim imkanı kalmadı, tek adam rejimi kuruldu ise de ülkenin yumuşak bir geçişle tekrar demokrasiye yönelmesini temenni dışında seçeneğimiz yok. Ekonomik kriz nedeniyle bu yöndeki iç baskılar beklentiler artabilir ve belki Erdoğan’a rağmen demokrasiye yönelme eğilimleri gelişebilir. Benim asıl umudum dış etkenler. Avrupa dibinde yeni bir Suriye istemez, buna katlanamaz. 22 milyonluk Suriye iç savaşı ve oradan gelen mülteciler Avrupanın dengelerini sarstı. 81 milyonluk Türkiye’de yaşanacak iç karışıklık, kaos, ağır ekonomik kriz bütün Avrupanın kabusu olur. Batılı ülkeler, AB Türkiye’yi tekrar demokrasiye, hukuka dönmek için zorluyor, zorlayacaktır. Umarız 2010’lardan bu tarafa devam eden uçuruma gidiş, otoriterleşme iç ve dış baskılarla yeni kırılmalar, çatışmalar yaşanmadan düzelme yoluna girer. Türkiye ne Erdoğana ne de Ergenekon’a mahkum değil. Demokrasinin, özgürlüklerin hazzını almış Türk toplumu demokrasiyi yeniden inşa etmenin yolunu bulacaktır, bulmak zorundadır. Bunun olması için Hakka, hukuka inanan, demokrasiye, insan haklarına önem veren herkes Ergenekon-Erdoğan ittifakına karşı farklılıkları bir kenara koyup birleşmelidir. Her sorumlu vatandaş ülkeyi yeni maceralardan korumak için çaba sarfetmelidir.

16 Ekim 2018 15:01
DİĞER HABERLER