Ben milliyim diyen zata bakın...

Ben milliyim diyen zata bakın: Kılavuzları Hamaney ve Kardavi, ortakları Katar Emiri ve Rıza Sarraf...

15 Temmuz sonrasının Türkiye'sine bakın...



En kazançlı ülkeler hangileri?..



Şüphesiz Rusya ve İran...



Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Amerikalı yönetmen Oliver Stone'a verdiği röportajda, “Amerika'nın 15 Temmuz'u önceden bilmemesi imkansız” diyor.



15 Temmuz öncesinde, Amerikan medyasında çok önemli üç makale yayınlandı. Haber kaynakları kuvvetli Türkiye uzmanı Michael Rubin'in “Türkiye’de Erdoğan’a karşı bir askeri darbe olacak mı?” başlıklı yazısı, “Newsweek” dergisinde 24 Mart 2016 günü yayınlandı.



Rubin, yazısında, “Amerika, böyle bir müdahaleye itiraz etmez. Erdoğan ve yakın çevresinin yargılanmasına karşı gelmez. Ama idam edilmesine karşı çıkar.” diyordu.



İkinci makale, “Foreign Affairs” dergisinde, 30 Mayıs 2016 günü yayınladı. Washington'daki Middle East Institute uzmanı Gönül Tol'un imzasını taşıyan yazının başlığı şöyleydi: “Türkiye’nin Gelecek Askeri Darbesi.”



Üçüncü makale, 15 Temmuz'dan tam bir ay önce, 15 Haziran 2016 günü “Foreign Policy” dergisinde yayınlandı. Beyaz Saray’ın eski ulusal güvenlik danışmanlarından John Hannah'ın imzasını taşıyan yazı, “Erdoğan gibi bir problemi nasıl çözersiniz?”başlığı ile yayınlandı.  Yazıda, yakın gelecekteki askeri darbe ihtimalinden bahsediliyordu.



Doğal olarak, Rusya Devlet Başkanı Putin, Türkiye'de NATO destekli bir askeri darbeden endişeliydi. Bu endişeye sahip Putin, bazı hamleler yapmaz mı? Elbette yapar...



Nitekim, Türkiye'de Doğu Perinçek grubu ile yakın ilişkisi olan “Avrasyacılık” projesinin mimarlarından Aleksandr Dugin'in darbeden bir gün önce, 14 Temmuz günü Ankara'da olduğu ortaya çıktı. Mesela NTV'nin 3 Ekim 2016 tarihli haberi şöyle:



Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Özel Temsilcisi Aleksandr Dugin'in, 14 Temmuz günü Ankara'da olduğu ve o gün birkaç kişiye ordunun içinde hareketlilik olduğunu anlattığı ortaya çıktı.”



Böylece, “kontrollü darbe” senaryosu sahneye konuldu.



Avrasyacılık” projesi, Türkiye'nin NATO'dan çıkmasını, Rusya ve İran ekseninde yeniden şekillenmesini öngörüyordu. Bu projenin Türkiye'deki fikir babası Doğu Perinçek ve onun güdümündeki Tuncer Kılınç gibi bazı eski askerlerdi.



15 Temmuz sonrasının Türkiye'sine bakın... Amerika'nın IŞİD'e karşı yaptığı RAKKA harekatında yer verilmeyen, NATO subayları tasfiye edilmiş ve Rusya ile füze anlaşması yapan bir Türkiye var... Bir anlamda Türkiye, “Avrasyacı” Doğu Perinçek'in dediği çizgiye geldi.



Şimdi bütün mesele, Osmanlı'dan beri yüzü Batı'ya dönük olan Türkiye'nin, kıstırıldığı bu kıskaçta ne kadar tutulabileceği... Türkiye'nin tarihi dinamiklerine ve günümüzde yaşanan olaylara bakıldığında, bu sürecin uzun olmayacağı muhakkak...



Rusya Devlet Başkanı Putin, şu andaki durumdan oldukça memnun... Ama, dış politikada olaylar çok hızlı değişir. Yarın bir gün Rusya'nın menfaatleri gerektirdiğinde Saraydaki şahsın gözünün yaşına bakmaz. Nitekim, Rus uçağının düşürülmesinden sonra Putin'in Saraydaki şahsı nasıl ablukaya aldığını hatırlayın. Rusya devlet televizyonu hemen her gün, baba-oğulun sıfırlama konuşmasını yayınlıyordu. Hatta Rusya, Saraydaki şahsın IŞİD ile ilişkilerini Birleşmiş Milletler zeminine taşımıştı.



Saraydaki şahıs için tarihin akışının hızlandığını söylemek kehanet olmayacak... Manhattan hapishanesindeki RızaMalta dosyaları, bir çok ülkenin radarına yakalanan terörist gruplarla ilişkiler ve son olarak Katar olayı...



CHP milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasından sonra yapılan “Adalet yürüyüşü”nden bu kadar korkmasının sebebi bu... Hileyle zar zor kazanılmış bir başkanlık referandumundan sonra, ivme kazanmış bir toplumsal hareketle iktidarını kaybedeceği korkusu bu...



Ama korkunun ecele faydası yok... İç ve dış dinamikler, onu kaçınılmaz sona doğru sürüklüyor.



Dikkat edin, Hizmet hareketi ve başkalarına yaptıkları, tek tek onun başına geliyor.



Suudi Arabistan ve Mısır'ın başını çektiği İslam ülkeleri, Katar'ı terörist listesine alınca, “Müslüman müslümana bunu yapar mı, üstelik Ramazan'da...” diyor.



Sanki Ramazan'da yeni doğum yapmış kadınları bile tutuklatan, 17 bin dindar kadını hapishaneye gönderen kendisi değil...



Yusuf Kardavi gibi kişilerin ve bazı Katarlı kurumların terörist listesine alınması üzerine, “İslami hayır kurumlarına terörist diyorlar. Böyle şey olur mu? Hiçbir delil yok...” diye bağırıyor.



Sanki, Türkiye'deki yüzlerce hayır kurumuna mesnetsiz terörist damgası ile el koyan kendisi değil...



Mısır'da Mursi devrilince, tehditler savurup “Her Finavun'un bir Musa'sı var” diye bağırıyordu. Bugün bu söz, adalet yürüyüşünü yapanlar tarafından ona söyleniyor.



Hizmet hareketine darbeci diyordu, bugün ona 20 Temmuz darbecisi deniyor.



Allah büyük... Kim bilir daha neler göreceğiz ve yaşayacağız...



Ve kim bilir, Türkiye'nin yaşadığı bu olayların perde arkasında nelere şahit olacağız...



Saraydaki şahsın, medya patronlarını toplayıp, onlara “milli duruş” sergilemelerini tebliğ ettiğini duyunca acı acı güldüm.



İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'e “Rehberim” diyen, İslam ülkelerinin terörist listesine aldığı Yusuf Kardavi'yi şeyhi olarak gören, Katar Emiri ve Rıza Sarraf'la ortaklık yapan Saraydaki şahıs, millilikten bahsediyor!..



Türkiye'nin bütün sünni dinamiklerini ve sünni birikimini yok etmek için elinden geleni yapan Saraydaki şahsın bu “terörist proje”yi kimler adına yürüttüğü elbette açığa çıkacak...



Katar'daki finans ilişkileri, Suriye'deki terörist gruplarla ilişkileri, Batıya sevk ettiği teröristlerle ilişkileri gibi...



İşte o zaman kimin milli, kimin yabancı ve kimin terörist olduğuna 7 milyar dünyalı şahitlik yapacak...



Katar'da askeri üssü bulunan Amerika, bir yandan Katar'ı terörist gruplarla ilişkisini kesmeye zorlarken bir taraftan da 12 milyar dolarlık askeri uçak satışı yaptı Katar'a... Katar'ın başka seçeneği yok...



Wall Street Journal gazetesinin yazdığı gibi, Saraydaki şahıs sıranın kendisine geleceğini bildiği için hopladı, gece yarısı Katar'a asker gönderme kararı imzaladı. 10 bin Amerikan askerinin olduğu Katar'a, asker gönderse ne değişecek? Hiçbir şey...



Saraydaki şahıs, Katar'ı en güvenli limanı görüyordu. Ama işte bir yere kadar... Bugün sığınılacak liman gördüğü Rusya da günü gelince gözünün yaşına bakmayacak...



Faruk Mercan

19 Haziran 2017 13:31
DİĞER HABERLER