Bahçeli telefon başında!

Samanyoluhaber.com yazarı Murat Çetin Ankara Kulislerinde yaşananları analiz etti
MURAT ÇETİN

Saray, bir yandan ekonomik kriz etkileri ve yerel seçim yenilgisini unutturmak için yeni oyun planları hazırlarken bir yandan da bir süredir gündemde olan Anayasa değişikliğini tekrar ısıtmak için çeşitli yollar aranıyor. Bu nedenle Ankara’da tüm partiler Erdoğan tarafından açıklanması beklenen Anayasa değişikliği için pozisyon almaya çalışıyor ve Anayasa’nın referanduma gitmeden kazasız belasız değişmesini istiyor. 

TBMM'de AKP 265, CHP 125, DEM Parti 57, MHP 50, İYİ Parti 38, SP (Gelecek Partisi ile birlikte)20, DEVA 15, Bağımsız Milletvekili 5,  Hüda-Par 4, Yeniden Refah Partisi 4, Demokrat Parti 3, Türkiye İşçi Partisi 3, Demokratik Bölgeler Partisi 2, Emek Partisi 2 ve DSP 1 milletvekiline sahip. Bu tablo aslında bize Erdoğan’ın işinin o kadar da kolay olmadığı gösteriyor. Erdoğan’ın Anayasa’yı mutlaka değiştirme arzusuna karşı her parti kendince oyun kurmaya çalışıyor. CHP lideri Özel’in AKP’nin ve Saray’ın öncelikli olarak mevcut anayasaya uyması gerektiğini çağrısında bulunmasını yani “Önce Anayasaya uyduğunuzu gösterin sonra gelin” sözlerini bu plan çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor. Erdoğan ile görüşme konusunda bir çekince koymayan Özel, Anayasa değişiklik sürecinde kolay lokma olmayacağını göstermek istiyor. Bazı sol yazarların iddiasının aksine ben CHP’nin Anayasa değişikliğine tamamıyla karşı olacağı kanaatinde değilim. CHP Anayasa değişikliği sürecinde saha kenarında olması çok da makul değil. Özeyl belki de bu konuda “kazan kazan” durumuna göre hareket edecek ancak bunun için öncelikli olarak Erdoğan’ın elindeki anayasa değişikliği metnini açıklaması gerekiyor. Burada da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Yüksek Yargı’nın durumu gibi hususlar CHP açısından çok önemli. Erdoğan belki de partili Cumhurbaşkanlığı konusunda geri adım atarak bir anlamda taviz verebilir ancak bunun çok bir anlamı yok. Zira AKP’nin başına öyle Erdoğan’ın sözünden çıkacak birinin gelmesi çok zor. Erdoğan Binali Yıldırım tarzı bir genel başkan ister. Yani Bülent Arınç tarzı bir ismin o makama gelmesi zor. Erdoğan Davutoğlu olayında bunu gördü o nedenle tam ve katıksız itaat eden bir ismi atayacaktır. Bu da zaten hülle yoluyla Erdoğan’ın AKP’yi yönetmesi anlamına gelir. İkinci seçenek ise Parlamenter sisteme dönüş olayı. İnanın Erdoğan başta olmak üzere bütün AKP’lilerin parlamenter sisteme dönüş konusunda can attığından eminim. Ama gelin görün ki allayıp pulladıkları bu sisteme tu-kaka diyemiyorlar. Tabi bir de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini elinde bir koz olarak tutan MHP lideri Bahçeli var. Peki Erdoğan Anayasa değişikliği sürecinde kiminle anlaşır. Erdoğan’a kendi partisi AKP dışında hangi partinin tam destek olacağını düşünüyorsunuz? Bir ileri iki geri ilişkileri nedeniyle MHP’nin tam kadro destek olacağını beklemek zor. Ha keza paramparça olmuş bir İYİ Parti gerçeğini dikkate alacak olursak Erdoğan’a oradan da blok destek çıkmaz. Benzer bir durum CHP’nin lütfu ile TBMM’ye giren SP, DEVA ile Gelecek Partileri içinde de söz konusu. Üç partiden Erdoğan’a gelecek oy bir elin parmaklarını geçmez. Tabi Erdoğan, Anayasa değişikliği öncesinde milletvekili transferleri için kapıyı aralamazsa. Eğer aralarsa Türk siyasinin fırıldak milletvekillerinin sergileyeceği yeni bir ortaoyununu yeniden izlemek zorunda kalacağız. Erdoğan siyasette reel gerçeğe göre hareket ediyordu bugüne kadar ancak yerel seçim yenilgisi Erdoğan’ın bu algısını da bozdu. Bu nedenle Erdoğan’ın bu bozuk algı ile ne yapabileceğini kestirmek zor. TBMM’nin çok partili yapısı Erdoğan için en büyük sorun. İkinci sorun ise yerel seçim sonrasında toplumda AKP ve Erdoğan’a olan güvensizliğin sürekli yükseliyor olması. Toplum desteğini her geçen gün kaybeden bir lider olan Erdoğan böyle bir durumda ne yapar? 

Ankara’nın derin kulislerinde sızan bilgiye göre şunu söylemek mümkün. Erdoğan bozulan dengesinin de tetiklemesi ile yine korku ve baskı unsurunu kullanacak ve bunun içinde bu iklim için kilometre taşlarını döşüyor.  Bağdat ziyareti sonrasında DEM Partileri yeniden kayyım atanma ihtimalinin AKP’lilerin dilinde dolaşmaya başlaması, Kuzey Irak’ta PKK hedeflerine yönelik başlatılacak bir kara harekatı ile birlikte Erdoğan, adeta Türkiye’yi bir kafes altına almanın hesaplarını yapıyor. Bunun ilk adımı da önümüzdeki günlerde TBMM gündemine gelecek olan 9. Yargı paketi olacak. Bu pakette yapılacak değişiklikler aslında bir anlamda Erdoğan’ın kafasında kurguladığı Anayasa değişikliği taslağı üzerinde de bir fikir verebilecek bizlere. Hasılı Erdoğan’ın ilk hesabı CHP’nin bütünüyle karşısına almadan, MHP ve bazı küçük partileri yanında tutarak, İYİ Parti’nin de desteğini kazanarak asgari düzeyde Anayasa değişikliğinin referanduma gitmesi için gerekli olan 367 sayısına ulaşmak istiyor. Ancak tabi ki asıl hedef 400 milletvekili sayısına ulaşarak bu değişikliği yapmak istiyor. CHP’nin 125, DEM Parti’nin 50, Türkiye İşçi Partisi 3, Demokratik Bölgeler Partisi 2, Emek Partisi 2 milletvekili hesap dışı tutarsak ve diğer bütün partilerin de tam desteği ile Erdoğan’ın 400 milletvekili sayısına ulaşması mümkün. Ama tabi bu hesap kağıt üstünde. Ama siyasette hesap hiçbir zaman kağıt üstünde ilerlemiyor. Erdoğan için TBMM’deki sayısal çoğunluğu kazanmak kadar toplumsal desteği almak da önemli. İşte bu nedenle Erdoğan, korku ve baskı unsurunu devreye sokacak. Erdoğan bunun için elindeki PKK ilişkileri terör kartını kullanmak zorunda kalacak. Kim bilir belki de Erdoğan’ın açıklamadığı B planı, (Anayasa değişikliği gerekçesi ile elinden kayan iktidarını korumak için) daha da otoriter bir yönetime geçmektir. Erdoğan bunu yapar mı yapar. Zira yerel seçim yenilgisi sonrasında balkon konuşmasında yaptığı ılımlı havadan eser yok şimdi Erdoğan’ın etrafında. Erdoğan’ın Anayasa değişikliği planını ve bu planı gerçekleştirmek için toplumu korku ve baskı altında tutma niyetini boşa çıkarmak için muhalefetin yapması gereken tek bir hamle var; Erken seçimi kademeli olarak Türkiye’nin gündemine getirmek. Erdoğan’ın Anayasa yetkisi çerçevesinde bu şartlarda erken seçim kararı alması zor. Tek seçenek TBMM’nin böyle bir karar alması gerekiyor. Eğer TBMM böyle bir karar alırsa Erdoğan, Anayasa hükmü gereği yeniden aday olabiliyor. Bu durum artık muhalefet açısından bir risk oluşturmuyor.  265 milletvekiline sahip olan bir AKP böyle bir karara destek verir mi, elbette zor. Ama eğer Bahçeli aynen 1999 yılında yaptığı gibi erken seçim çağrısında bulunursa Türkiye yeni bir erken seçim süreci psikolojisine girer. Peki Bahçeli bu çağrıyı yapar mı? Ya da bilinen şekli ile sorayım; elinde telefonu düşürmeyen Bahçeli ‘ye o telefon gelir mi? 

Son olarak; 23 Nisan resepsiyonuna katılmayan Bahçeli’nin Ferdi Tayfur şarkısı eşliğinde çektiği son videonun mesajı kime veya kimlere dersiniz? 
25 Nisan 2024 11:54
DİĞER HABERLER