17 sene önce söylediklerimiz

''Ulaşım ve haberleşme vasıtalarının fevkalade gelişmesiyle bir köy, hatta bir apartmanın evleri haline gelen dünyada günümüzde milletler, ırklar, dinler, diller ve renkler artık iç içedir. Böyle bir atmosfer dikkat edeceğimiz çok hassas meseleler vardır. Hele hele biz başka bir ülkede bulunuyorsak bunun da bize yüklediği mükellefiyetler bulunacaktır.''
Abdullah Aymaz / samanyoluhaber.com

Hz. Ali (r.a.), Müslümanları “İslam kardeşlerimiz” ve diğer bütün insanları da “İnsan kardeşlerimiz” diyerek bizleri insanlık üst kimliğinde birleştirdiği gibi bizim de bütün dünyada insanlık mozaiği içinde kendimize has renk ve desenlerimizle çiçek açmamız gerekmektedir.

Ulaşım ve haberleşme vasıtalarının fevkalade gelişmesiyle bir köy, hatta bir apartmanın evleri haline gelen dünyada  günümüzde milletler, ırklar, dinler, diller ve renkler artık iç içedir. Böyle bir atmosfer dikkat edeceğimiz çok hassas meseleler vardır. Hele hele biz başka bir ülkede bulunuyorsak bunun da bize yüklediği mükellefiyetler bulunacaktır.

Ocak 2001’de yani bundan 17 sene önce Hac ve Umre için mukaddes beldelere gidecek arkadaşlarımıza yardımcı olacak bilgileri ihtiva eden bir kitap hazırlayıp Zaman Gazetemizin okuyucularına hediye olarak vermiştik. İşte o kitabın takdim yazısında şöyle demiştik:

“Seneler önce ülkemizden ayrılıp Avrupa ülkelerine ve diğer memleketlere iş bulmak için insanlarımız gelmişler. Şimdi üçüncü nesil meydana gelmiş. Büyük ihtimalle bilhassa son nesiller artık tekrar geriye dönmeyeceklerdir. Buralarda doğup büyümüş olanların, hem bulundukları ülkelere ve içinde yaşadıkları toplumlara faydalı olmaları hem de kendi gelenek ve kültürlerinden olan güzellikleri korumaları için desteğe ihtiyaçları vardır.

“İçinde yaşadığımız toplum, bizlere kapılarını açmış, İŞ vermiş, AŞ vermiş, bazen da EŞ vermiş. Bizim bu topluma bir TEŞEKKÜR BORCUMUZ var. Bunun için gençlerimizi ve yeni doğan nesillerimizi ilerisi için eğitimli ve üretken yani bu topluma faydalı hale getirmek mecburiyetindeyiz. Yerli insanlar demeliler ki: “Ne iyi oldu bu Türklerin, bu Müslümanların ülkemizde gelmesi!.. Ne kadar iyi ve faydalı insanlar bunlar!...”

“Doğrusu teknik ve teknolojide ileri olan ve bizi aralarına kabul eden bu insanlara, biz de kendi toplumumuzun güzelliklerinden ve Anadolu’nun gülen yüzünden, bilhassa vicdanî kültürümüzden pek çok şeyi aktarmaya çalışmamız lâzım. Ama bunların gerçekleşmesi için çocuklarımızın, hem onların dillerini hem de dilimizi ve özümüze, kökümüze bağlı değerleri çok iyi bilmeleri ve bellemeleri gerekiyor. Başka türlü başarılı olamayız.

“Evet yaşadığımız toplum içindeki mozaikte kendi güzel ve uyumlu renk ve motiflerimizle yerimizi almamız için üzerimize düşen görevler var. En başta olanı, gençlerimizi eğitmek…” 

Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, bilhassa Almanya’da, buraya dışarıdan gelen ülke insanları içinde eğitimde en başarılı olanlar İspanyollar. Onlar, hem aileler hem çocuklar için eğitim dernekleri ve vakıfları kurdular. Türkiye’den gelenler ise, siyasî derneklere önem verdiler. Eğitim konusunda netice ortada… Bizim de yapmamız gerekenler de belli.  Hizmet hareketi her zaman dünyanın her yerinde olduğu gibi Avrupa’da da eğitim faaliyetlerini hep öne aldı. Açtığı kurslar ve okullarla sadece Türkiye’den gelenlere değil, her ırktan, her dinden ve milletten çocuklarla ilgilenmek için büyük gayret gösterdi ve şu yaşadığımız sürecin zor şartları altında da aynı gayretleri, imkânları zorlayarak gösteriyor.

İlk zamanlar ise Hizmet takviye ve destek kurslarıyla işe başladı. Çünkü maalesef bizim insanlarımız, İspanyolların eğitime sarf ettikleri emeği evlatları için büyük çoğunluk itibariyle sarf etmiyorlar. Kurslar ve Kültür merkezleriyle, evlatlarımızı aynı zamanda uyuşturucu belasından, çetelerden ve radikal görüş ve düşüncelerden de korumaya çalışıyor.

Aslında, bizim de bu toplumun bir parçası olarak, problem kaynağı değil, problemlerin çözüm mercii olmamız gerekiyor. Kendi kendimize “Biz, bu topluma ne veriyoruz? Ne faydamız var? Nasıl olmalıyız ve nasıl davranmalıyız ki faydalı olabilelim?” diye sormalıyız. 

Diyalogların devam etmesi gerekiyor. Bilhassa “dini, din için sevenler” ile… Hepimizi birleştirecek nokta; “İnsanî evrensel değerler” dir. Bunlar zaten bütün semavî kitaplarda olan şeylerdir. Bu değerlere sahip çıkıp, kendi mukaddeslerimizle yoğurarak, onları samimi olarak yaşamalıyız; hem de “kâl”  (söz)  ile değil, “hâl” ile… Temsil çok mühimdir…

Bu süreçte Hizmet hareketine dair müthiş bir merak uyandı. Merak ilmin hocasıdır. Onun için bu “evrensel merakı” giderici faaliyetlerimiz de olmalıdır. Bunun için örgütlenmeye de ihtiyaç yoktur. Yapılan anketler, Almanya’da Alman halkının %49’unun Hizmet’ten haberdar olduğunu gösteriyor. “Tanışmakta acele edelim” bir slogan gibi bizi harekete geçirmelidir. Yeni göç etmiş ve B-1 seviyesinde Almancası olan pek çok arkadaşımız halk ile, belediye ile, eyalet milletvekilleri ile irtibat kurup derdini anlatmaya gayret ediyor ve gerçekten güzel neticeler de alınıyor. Hangi milletten olursa olsun Allah her insanı ahsen-i takvim potansiyelinde yaratmış, merhamet ve şefkatle donatmıştır. Siz samimi şekilde meselelerinizi anlattığınız zaman, pek çok insan dikkatle dinliyor hatta zulümlere karşı göz yaşları eşliğinde sizin hissiyatınıza ortak oluyorlar ve hemen üzerlerine düşeni yerine getirmeye gayret sarf ediyorlar… 

17 Nisan 2018 10:57
DİĞER HABERLER